Sürdürülebilir Yaşam İçin Ne Yapmalıyız?
Sürdürülebilir yaşam, geri dönüşüm ve döngüsel ekonomi üzerine konuştuğumuz ÇEVKO (Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı) Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, kullanılmış ambalajın bir atık değil, çevre, ekonomi ve toplumsal kalkınmaya katkı için bir kaynak ve güç olduğunu söylüyor.
Sürdürülebilir yaşam koşulları ve stabil bir doğal döngü için bilindiği üzere geri dönüşüm bir hayli önemli konumda. Dünyada her yıl ortaya çıkan 2.1 milyar ton atığın büyük bölümü, düzenli çöp depolama alanlarına gömülüyor.
Bu miktar, potansiyel olarak 4.5 milyar varil petrolle eşdeğer bir enerji içeriyor. Söz konusu enerji miktarı, dünya elektrik tüketiminin yüzde 10’unu karşılayabilecek seviyede. 2010 yılından bu yana dünyadaki 900 geri dönüşüm tesisinde 0.2 milyar ton atık dönüştürülerek 130 trilyon kilovat-saat elektrik üretildi. 2006-2010 döneminde atıktan enerji üretimine yapılan yatırımların 4.8 milyar dolardan 7.1 milyar dolara çıktığı belirlenmişti. 2021 yılına kadar ise bu rakamın yıllık 27 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Bugün Türkiye’de yılda 25 milyon ton evsel atık, 1,2 milyon ton endüstriyel atık, 100 bin ton tıbbi atık ve 530 bin ton e-atık ortaya çıkıyor. Sadece cep telefonu atığının yılda yaklaşık bin ton olduğu tahmin ediliyor.
Ülkemizde günlük kişi başına toplanan ortalama atık miktarı 1,17 kg. Üç büyük şehre bakıldığında; İstanbul’da 1,30 kg, Ankara’da 1,14 kg ve İzmir’de 1,32 kg atık toplanıyor. Kişi başına günde oluşan en çok atık sırasıyla Muğla, Balıkesir, Aydın, Antalya, Tekirdağ’da oluşuyor. Kişi başına günde en az atık oluşturan iller ise Kahramanmaraş, Trabzon, Mardin, Erzurum ve Kayseri.
Türkiye’de geri dönüşüm sektörü, özel sektör ve belediyelerin katkılarıyla birlikte bugün ortalama 5 milyar euroluk bir pazar haline gelmiş durumda. 2010 yılına kadar yüzde 35 olan geri dönüşüm oranı ise 2012 ve sonrasında yüzde 40 civarına yükseldiği görünüyor. Geri dönüşüm sektöründeki lisanslı yatırımcı sayısı 450’ye ulaşmış durumda. Geri dönüştürülen atıkların oranı ise şöyle: Yüzde 43 kağıt, yüzde 27 plastik, yüzde 12 cam, yüzde 8 tekstil ürünleri, yüzde 4 metal.
“Kaynağında Ayrı Toplamaya Önem Veren Belediye Sayısı Her Geçen Yıl Artıyor.”
Türkiye’deki atıkların %87’si belediye atığı. Bunun %11’i geri dönüştürülüyor. Bakanlık, dönüşümün %35’e çıkarılmasını hedefliyor. Ayrıca geçtiğimiz günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, “2022 yılı sonu itibariyle de tüm il ve ilçe belediyelerimiz sıfır atık sistemine geçişlerini tamamlamış olacaklar.” şeklinde bir açıklama yaptı. Yani geri dönüşüm adına belediyelere büyük iş düşüyor.
Kullanılmış ambalaj bir atık değil, çevre, ekonomi ve toplumsal kalkınmaya katkı için bir kaynak, bir güçtür. Günlük yaşamımızda kullandığımız ürünlerin ambalajlarının, geri dönüşüm yolu ile hammadde olarak ekonomiye kazandırılması; bu sayede hem kaynak tasarrufu hem de çevrenin korunmasının sağlanması mümkün.
Mete İmer geri dönüşümün küresel önemine ve yerel yönetimlerin geri dönüşümdeki majör rolüne vurgu yapıyor:
Mete İmer
“Sanayi, kamu yönetimi ve tüketicilerin katkı ve katılımları ile meydana gelen sürdürülebilir bir geri dönüşüm sistemi, sürdürülebilir kalkınma için çok önemli. Dünya Bankası verilerine göre, dünya genelinde yılda 270 milyon tonun üzerinde atığın geri dönüşümü gerçekleşiyor. Uluslararası Geri Dönüşüm Ofisi verilerine göre bu alanda 200 milyar dolarlık küresel bir ekonomi söz konusu. Ülkemizde de geri dönüştürebilir ambalaj atıklarını toplayan, ayıran; ayrılan cam, plastik, metal, kağıt/karton, kompozit, ahşap malzemeleri geri dönüştüren Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan lisans almış 1.000’in üzerinde tesis bulunuyor.”
Geri dönüşüm yatırımlarında, düzenleyici-kolaylaştırıcı-kontrol mercii konumundaki kamu ve yerel yönetimlere, geri dönüşüm yükümlülüğüne sahip ticari kuruluşlara ve lisanslı tesislere farklı sorumluluklar düştüğünü belirten Mete İmer, son birkaç yıldır kamu yönetiminin, sıfır atık vizyonu çerçevesinde bu konuya eğildiğini, kamu kurumlarının yanı sıra, önde gelen sanayi kuruluşlarının sıfır atık alanında önemli adımlar attığını söylüyor. Bu konuda on beş yılı aşkın süredir yasal düzenlemeler olduğunu ve sanayi sorumluluğunun, sanayi yükümlülüğüne dönüşmüş durumda olduğunun altını çizen İmer, “Kaynağında ayrı toplamaya önem veren belediye sayısı her geçen yıl artıyor. Toplum nezdinde de kaynağında ayırma alışkanlığı yerleşiyor.
Belediyelerce toplanan ambalaj atıkları, lisanslı toplama-ayırma tesislerine geliyor ve buralarda türlerine göre işlemlerden geçirildikten sonra lisanslı geri dönüşüm tesislerine gönderilerek, bu tesislerde insan, çevre ve ekonomi açısından yararlı hammaddelere dönüştürülüyor.” diyor.
Döngüsel Ekonomi
İmer, “Geri dönüşümün sürdürülebilir çevre ve ekonomi açısından önemi, küresel toplumun öncelikli gündem maddeleri arasında yer alan “Döngüsel Ekonomi” modeli kapsamında daha da öne çıkıyor.” diyerek bu ekonomi modelinin önemine vurgu yapıyor.
Avrupa Birliği Komisyonu raporuna göre, atıkların önlenmesi, eko-tasarım, tekrar kullanım sayesinde döngüsel ekonominin AB üyesi ülkelerdeki şirketlere 600 milyar avro, ya da yıllık cirolarının yüzde 8’i mertebesinde net kazanç ve sera gazı salımında yüzde 2-4 aralığında düşüş sağlayacağı öngörülüyor.
İmer, endüstrileşme ve kalkınma sürecinde uygulanan, kısaca “üret-kullan-at” diye tanımlanabilecek “Doğrusal Ekonomi” modelinin, hızla artan nüfusla birlikte kısıtlı kaynakların yok olmasına yol açtığını söylüyor: Sürdürülebilir kalkınmayı tehdit ediyor. Günümüzde, başta gelişmiş ülkeler, bu modeli terk ederek “Döngüsel Ekonomi” modeline geçmek üzereler. Sürdürülebilir yaşam için yeni bir yaklaşım olma özelliği taşıyan ve sadece ülkemizde değil, tüm dünyada yeni bir model olan döngüsel ekonomi, “sürdürülebilir üretim”, “sürdürülebilir tüketim” ve “yukarı dönüşüm” süreçlerini bir “çember” halinde ele alıyor.”
Teknoloji & geri dönüşüm ilişkisine Çevko Vakfı’nın geliştirdiği bir uygulama üzerinden dikkat çeken İmer, teknolojinin yaşamın her alanında olduğu gibi, geri dönüşüm konusundan da giderek daha fazla ön plana çıktığını, burada en önemli noktanın, geri dönüşüm konusunda paydaşların gereksinimlerini doğru belirleyip teknolojiyi bu gereksinimleri en etkin şekilde karşılamak için kullanabilmek olduğunu söylüyor.
ÇEVKO Vakfı olarak, teknoloji ve geri dönüşüm konusunda örnek bir uygulamaya imza attıklarını belirten Mete İmer, çalışmalarının, yerel yönetimlerin olduğu kadar vatandaşların da yaşamını kolaylaştırdığını hatırlatıyor: Geliştirmiş olduğumuz ‘’Nereye Atayım’’ uygulaması ile atık toplama ekipmanları dijital haritalar üzerine işlenmekte, belediyelerin tüm atıkları tek bir ekran üzerinden izlenebilmekte, atık toplama çalışmalarında eşgüdümün ve verimliliğin artırılması sağlanmaktadır. Ayrıca yurttaşların en yakın toplama ekipmanını görebilmesi, dilek ve şikayetlerini ilgili kişilere kolayca iletebilmesi sağlanmaktadır.”
Kullanılmış ambalaj bir atık değil, çevre, ekonomi ve toplumsal kalkınmaya katkı için bir kaynak, bir güçtür.
Geri dönüşüm farkındalığına dikkat çeken İmer bu konuda yapılabileceklere de şöyle değiniyor: “Ülkemizde geri dönüşüm kültürü giderek gelişmekte. Sürekli dile getirildiği üzere geri dönüşümün başlangıç noktasını bireyler oluşturuyor. Kullanılmış ambalaj bir atık değil, çevre, ekonomi ve toplumsal kalkınmaya katkı için bir kaynak, bir güçtür. Günlük yaşamımızda kullandığımız ürünlerin ambalajlarının, geri dönüşüm yolu ile hammadde olarak ekonomiye kazandırılması; bu sayede hem kaynak tasarrufu hem de çevrenin korunmasının sağlanması mümkün.
Geri dönüşüm süreci, evlerimizde, iş yerlerimizde attığımız basit adımlarla başlar. Bu nedenle, bireylerin eğitim ve bilinçlendirilmesi amacıyla, okullarda eğiticilerin eğitimi yoluyla olsun, evlerde ve iş yerlerinde kapı-kapı bilgilendirmeler yoluyla olsun, kalabalıkların yer aldığı büyük etkinlikler veya medya yoluyla olsun, iletişim çalışmalarının gerçekleştirilmesi gerekiyor.”
Plastik Atık İthalatı Meselesi
Türkiye’ye 2004 yılından bugüne Avrupa Birliği ülkelerinden ithal edilen plastik atıklar 173 kat arttı. Türkiye’de bir yandan plastikle ilgili mücadele devam ederken bir yandan plastik atık ithalatı artmaya devam ediyor. Çin’in 2018 yılındaki plastik atık ithalatı yasağının ardından plastik çöplerin yeni adresi Türkiye oldu. Eurostat verilerine göre Türkiye 2019’da sadece Avrupa’dan 582 bin 296 ton plastik atık ithal etti. Avrupa’nın plastik çöpünü en fazla alan ülke konumuna geldi.
Greenpeace verilerine göre, Türkiye’nin ithalatı 2016 yılı başında ayda 4 bin ton iken 2018 başında aylık 33 bin tona yükseldi. 2019 yılında ise plastik atık ithalatı en yüksek seviyeye ulaşarak aylık ortalama 48,5 bin tona yükseldi. Eurostat verileri ise Türkiye’nin AB’den ihraç ettiği 14 milyon ton atığın 0.59 tonunun plastik olduğunu ortaya koyuyor. Bu, her gün 213 kamyon dolusu plastiğin Türkiye’ye girmesi anlamına geliyor. Plastik atıklarını Türkiye’ye ihraç eden ilk beş ülke ise İngiltere, İtalya, Belçika, Almanya ve Fransa. Türkiye’nin Avrupa’nın yeni plastik çöp rotası haline gelmesinin temelinde ise, başta Çin olmak üzere, Malezya, Vietnam ve Tayland’ın plastik atık ithalatına kısıtlama getirmesi yatıyor.
Plastik atıkların ekonomik değer yaratan bir ham madde mi, yoksa çevresel bir tehdit mi oluşturduğu ise tartışma konusu.
Ülkemiz, atıkların hem yurt içinden toplanması ve ayrılması hem de geri dönüştürülmesi için alt yapı ve kapasiteye sahip.
Konu hakkında Mete İmer’in yorumları ise şu şekilde: “Biz plastik ve diğer atıkların öncelikle ülke içinden toplanarak geri dönüştürülmesini savunuyor ve bu konuda çalışıyoruz. Türkiye’de plastik de dahil geri dönüştürülebilir ambalaj atıklarının toplanması ve ayrılması için, bakanlıktan lisans almış çok sayıda toplama-ayırma ve geri dönüşüm tesisi var. Pek çok belediyenin de ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanması için bakanlıktan onaylanmış ambalaj atığı yönetim planları bulunuyor. Ülkemiz, atıkların hem yurt içinden toplanması ve ayrılması hem de geri dönüştürülmesi için alt yapı ve kapasiteye sahip.”
Diğer yandan, “Eğer geri dönüşüm tesisleri kapasitelerini kullanmak için hammadde olarak plastik atıkları yurtdışından ithal etmeyi tercih ediyorsa, bunun nedenlerinin araştırılması gerektiği düşüncesindeyim.” diyen İmer, plastik atıkların, ithalatla kıyaslandığında, uygun maliyette, iyi kalitede, düzenli ve yeterli miktarlarda yurtiçinden toplanıp bu tesislere sevk edilmesinde yaşanan sorunların ortaya çıkarılması ve bu sorunların çözülmesi için gerekirse teşvikler kullanılması gerektiğini ekliyor.
AB ülkeleri de ürettikleri atıkların ihracını zorlaştırıcı, birlik içinde değerlendirilmesini teşvik edici önlemler alıyor. Çünkü döngüsel ekonomide, artık, ülkeler için ürettikleri atıklar birer kaynak konumunda.
Neler Yapılabilir?
Her çeşit atığın geri dönüşümü adına ülkemizde neler yapılabileceğine değinen İmer, gelişmiş ve iyileştirilmiş süreçler ile sağlanacak faydaya dikkat çekiyor: “Sadece plastik değil, ülke içinden toplanan tüm atıkların geri dönüşümünü arttırmak için geri dönüşüm konusunda ihtisaslaşmış organize sanayi bölgeleri tesis edilebilir. Geri dönüşüme sevk edilen malzemelerin kalite kontrolü ve standartlarının oluşturulması için ölçüm laboratuvarları kurulabilir.
Elde edilen ürünlerin etkisi ve katma değeri yükseltilebilir. “Sanayi /Üniversite” iş birliğinin arttırılarak, döngüsel ekonomi ilkelerine uygun sistemlerin kurulması için alt yapıların oluşturulması ve teşvik edilmesi gerekiyor. Öte yandan, toplama-ayırma ve geri dönüşüm lisansı verilmesi aşamasında, tesislerin sahip olması gereken teknik yeterlilik ve alt yapı konusunda standartların geliştirilmesi ve bu standartların uygulanması sektörün sağlıklı gelişimine katkı sağlayacaktır.”